Peru | Puno’dan Cusco’ya bisiklet yolculuğu

Titicaca kıyısındaki folklorik şehir Puno’dan İnka medeniyetinin başkenti Cusco’ya bisikletle gittik. Bolca köy ve kasaba geçtik, yükseldik alçaldık. Bu yolun en yüksek noktası 4338 m ile Abra La Raya geçidi idi. Burası aynı zamanda Puno ve Cusco bölgelerini ayıran sınır ve Urubamba (Vilcanota) nehrinin doğduğu yer. Abra La Raya’yı geçtikten sonra yolumuz hep bu nehri takip etti. Hava yumuşadı, bitki örtüsü çorak dağlardan sulak ve yeşil alanlara dönüştü, alpaca ve lamalar yerini koyun ve ineklere bıraktı.

Puno’dan Cusco’ya 460 km’lik yolculuğumuzda bisiklet üzerinde 11 gün geçirdik. Kutsal Vadi’yi keşfetmek için arada 5 gün de Calca’da kaldık, ama o kısmını bir başka yazıda anlatıyoruz. Buyrun gün gün bisiklet yolculuğumuzun notlarına.

Rotamız

Download file: PunoToCuscoByBicycle.gpx

Rotayı GPX formatında indirmek için üstteki bağlantıya sağ tıklayıp “Save link as” diye kaydedin.

1. Puno-Juliaca (46 km)

17 Kasım’da Puno’dan ayrıldık. Puno ve Titicaca yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz:

Peru | Puno: Göl ve folklorün şehri

Puno merkezden anayola çıkıştaki rampa haricinde Juliaca’ya kadar düz bir yol gittik. Yola çıkar çıkmaz güney yönüne giden bir İspanyol tur bisikletçisiyle karşılaştık. (Peru’da bisiklet süren tüm turcular, Güney Amerika bisiklet turu yapanlar yani tek Peru’yu gezeyim diyen yok). Bize Bolivya sınırının açık olup olmadığını sordu, o taraftan geldiğimizi düşünerek. Kapalıymış galiba. Sonrasında karşılaştığımız tüm bisikletçilerin de ilk konusu buydu. Covid ve siyasi problemlerden Bolivya, Kolombiya ve Ekvador sınırları açılıp kapanıp duruyormuş.

Puno'dan çıkış

Yolda lama hayvanıyla enteresan bir ilk tanışıklık yaşadık. Bisikletle bir tarladan geçerken bir lama önce yanımızdan koşmaya başladı, çok hoşumuza gitti tabii. Sonra üstümüze doğru koşmaya başladı. Huyunu suyunu bilmediğimiz hayvan teper mi tükürür mü bilemediğimizden son hız pedallamaya başladık. Bir 200 metre sonra önümüze çıkan benzinliğe önde biz hemen arkada lama olmak üzere bağıra çağıra ekip halinde daldık. Benzinliğin çimlerinde piknik yapan bir aile gülmekten yerlere yatarak olayı videoya çekerken ailenin köpeği de lamaya saldırınca ortalık hepten keşmekeşe döndü. Lama deli gibi sağa sola koşuyordu, aile o esnada yediği yarım karpuzu lamaya fırlatınca kafasına karpuzu yiyen lama bir anda sakinleşip otladığı tarlaya geri döndü. Hayatımızda bir daha bu kadar absürd komedi tadında bir an yaşar mıyız bilmiyoruz. Bu arada bu dünya güzeli sevimli hayvan hem tükürüyor, hem tepiyor, hem de en az 20 km/sa hızıyla koşuyor, ilgilenenlere duyurulur 🙂

Dikkat lama çıkabilir!

Juliaca büyük ve kalabalık bir şehir. Çoğunluğu mototaksilerden oluşan acayip bir trafiği var. Gelmeden önce okuduğumuz bloglardan burada bir bisiklet evi olduğunu duymuştuk. Bisiklet evleri (Casa Ciclista) Güney Amerika’da bisiklet turcularının güzergahlarında bulunan, gönüllü insanların evlerini ya da garajlarını bisikletçilere açtıkları, çoğu Warmshowers‘da evsahibi de olan yerler. Sahipleri genelde bisiklet tamircisi ya da kendi de bisiklet turcusu oluyor. Bisikletçilere ücretsiz kalacak yer, duş, tuvalet, mutfak olanakları sağlayan, kamp ekipmanı veya basit bisiklet yedek parçaları da temin edebileceğiniz bu yerler tur bisikletçilerinin birbiriyle tanışıp bilgi paylaşmalarına olanak sağlıyor.

Juliaca Bisiklet Evi

Maps.me‘den Casa Ciclista Juliaca‘nın tam konumunu bulup gittik. Kapıyı çaldık açan olmadı, üzerinde yazan telefona İngilizce bir mesaj attık, işte Türkiye’den geliyoruz Peru’da bisiklet turundayız müsait misiniz gibi. Cevap İspanyolca geldi, hoşgeldiniz birkaç saate orada olurum diye. Biraz Juliaca’da gezindik, geri geldiğimizde ev sahibi Giovanni bizi güleryüzle karşıladı. İspanyolca bilmeden kendisine ulaştığımıza ve dosdoğru kapıya gelmemize şaşırmıştı. Aslında önceden iletişime geçmek gerekiyormuş sonradan anladığımız kadarıyla, çünkü bu yerler komple kapalı da olabiliyor.

Casa Ciclista Juliaca'nın evsahibi Giovanni

Giovanni evinin bahçesindeki minik kulübeyi bize açtı, duş ve tuvaletleri gösterdi. Güzergahımızı sordu ve bize Cusco’ya kadarki kasabaları gösteren bir tablo ve bazı tüyolar verdi (sonradan duracağımız yerleri belirlerken bunların çok faydası oldu). Kamp ocağı tüpümüz yarımdı, Juliaca’da veya güzergahımız üzerinde nereden alabileceğimizi sorduk. Bulamazsınız dedi, bize elindeki başka bir tüpü de verdi. Kendi yaptığı minik bir çantayı da anı olarak verdi. Giovanni çok sevimli bir adam, dil sorunundan kaynaklı zorlansak da (translate ile konuşmaya çalıştık) evrensel dilde kendisine sevgimizi ifade edebildik sanıyoruz. Sonradan yolda karşılaştığımız turculara da Casa Ciclista Juliaca’dan bahsettik, hiçbirinin haberi yoktu. İkisinin sonradan orada kaldığını Giovanni’nin paylaşımlarından gördük.

Facebook | La Casa Ciclista Juliaca

2. Juliaca-Pucará (65 km)

Juliaca’dan çıkıp yine düz bir yolda sürmeye devam ettik. Calapuja kasaba meydanında mola verip, sabah yaptığımız kahveleri içtik. Yolda Bolivya yönüne giden Belçikalı bir tur bisikletçisiyle kısaca merhabalaştık. Öğlen saatlerinde Pucará‘ya vardık. Pucará standart bir kasaba, yerli turistler arasında biraz popülermiş. Büyük güzel Santa Isabel kilisesi ve dağ manzarasıyla sakin bir Plaza de Armas’ı (meydan) var.

Bu kasaba ismini İnka öncesi bir medeniyet olan ve şu anki kasabaya yakın bölgelerde antik kalıntıları bulunan Pukara medeniyetinden almış. Kasaba bir de tüm Peru’da görebileceğiniz en sevilen hediyelik eşyalardan renkli seramik boğaların da çıkış yeri: Toritos de Pucará. Bu boğalardan evlerin çatılarına bir çift konuyor, iki boğanın arasında da haç oluyor genelde. Boğalar rengarenk boyanıyor, her renk koruma, sevgi, sağlık, mutluluk, bereket gibi bir anlama geliyor.

Çatılarda Pucará boğaları

Pucará’da yemek yiyecek yer ararken İngilizce bir merhaba duyduk. Bir tur bisikletçisi daha! Kolombiyalı Daniel ile tanıştık. Bize kaldığı hosteli gösterdi (zaten Pucará’da 3 tane var, göstermese de bulurduk onu:)). Yemek yedikten sonra biz de oraya gittik. Kötü bir hostel ama diğerlerine de bakmıştık bu kasabadaki tüm seçenekler kötü. Ortak banyo, wifi yok. 35 sol.

Pucará kasaba meydanı

Hepimiz temizlenip biraz insana dönünce meydanda kahve içmeye gittik. Daniel 3 aydır Peru’daymış. Turcuların genellikle Peru’da izledikleri standart anayoldan kuzey-güney rotasını izlememiş, çok değişik yerlere gitmiş, hep dağlarda dolaşmış, bolca kar yağmur ve yaban hayatı görmüş. Profesyonel makine ile fotoğraf çekiyor, bize bir kısmını gösterdi, inanılmazdı. Facebook hesabında fotoğraflarını yayınlıyor, şuradan görebilirsiniz:

Facebook | Daniel Caxtano

3. Pucará-Ayaviri (35 km)


Sabah Daniel’i biraz bekledik ama uyanmadı. Zaten ters yönlere gittiğimiz için beklemedik, not bırakıp çıktık.

Öğlen olmadan Ayaviri’ye vardık. Aslında devam edebilirdik yol düz düz gidiyordu. Ama Ayaviri büyük bir kasaba, hatta Cusco’ya kadarki en gelişmiş kasaba denebilir. O yüzden burada da kalalım dedik.

Ayaviri meydanı

Ayaviri meydanda büyük bir katedral var, etraftaki hediyeliklerden ve afişlerden anladığımız kadarıyla dini bir cazibe merkezi de bu kasaba. Kapalı pazar yeri (mercado) var. Biz gittiğimizde meydanda çocuklarla ilgili bir etkinlik vardı bütün gün sürdü.

Ayaviri’nin bir özelliği yok ama temiz düzenli bir kasaba. En güzel yeri tren istasyonu idi. Çok güzel ova ve dağ silüetiyle gün batımı manzarası izledik buradan.

Ayaviri tren istasyonu

Bir gün önce Daniel’in kalıp bize de tavsiye ettiği Paraiso Ayaviri Hostel‘de kaldık. Temiz bir yerdi. Özel banyo, wifi var (ama hatlar gidikti bizim gittiğimiz gün). 35 sol. Akşam televizyonda bir kanalda Harry Potter Sırlar Odası çıktı, İspanyolca izledik.

Hospedaje'de hamburger ve Harry Potter gecesi

4. Ayaviri-Santa Rosa (41 km)


Ayaviri’den çıktığımızda yine düz bir yoldan öğlen olmadan Santa Rosa‘ya vardık. Yol boyunca yine manzaramız alabildiğine uzanan çorak topraklardı. Ertesi gün yapacağımız tırmanıştan önce kalabileceğimiz son kasaba burasıydı.

Minik meydanda biraz vakit geçirdik, etrafta gezindik. Bir bahçede 20-30 alpaca görünce gidip fotoğraflarını çekmeye başladık, o arada evsahibi geldi bizi çok alıcı gördüyse zaar ayaküstü alpaca satmaya çalıştı. Perulular çok enteresan insanlar, bu durumla daha önce de karşılaşmıştık. Tüm seyyar satıcılar ve zanaat erbapları kime ne mal ya da hizmet satıyorsa bize de aynı şeyi satabileceğinden kuşku duymadan deniyor. Örneğin ev eşyaları, tamirat, ayakkabı boyama, oto yıkama vs vs. Her halinden burada gelip geçici olduğu belli olan turistlere bunlar satılır mı? Biz sahiden Santa Rosa kasabasına alpaca almaya gelmiş olabilir miyiz?

Alpaca çobanı

Santa Rosa çok küçük bir kasaba ama Peru’daki yol üstü kasabaların çoğunda olduğu gibi burada da hosteller var. Hospedaje Geminis‘te 8 kişilik yurt tipi odada tek başımıza kaldık, toplam 26 sol ödedik. 6 kat battaniye olmasına rağmen gece çok soğuktu. Buranın ortak banyosu Peru’da gördüklerimizin en temiziydi.

5. Santa Rosa-Sicuani (69 km)


Santa Rosa’dan 10 km yine düz gittikten sonra 20 km’lik Abra La Raya çıkışı başladı. Hava çok soğuk ve rüzgarlıydı, bir de yüksek rakımdaki yorgunluk katsayısı eklenince epey zorlandık. Abra La Raya bu yolun en yüksek geçidi, 4338 m. Oldukça yavaş bir tempoda geçide doğru ilerlerken tek motivasyonumuz sağda solda çorak arazilerde otlayan sevimli alpacalar ve lamaları izlemekti.

Abra La Raya geçidi

Geçide vardığımızda bundan sonrası hep iniş diye bir oh çektik ama erken davranmışız. Karşımızdan çok sert rüzgar esiyordu o kadar ki ciddi uzun süre eğim olmasına rağmen fren basmadan hatta bazen pedal çevirerek rüzgarın yavaşlatmasıyla indik. O soğukta bir de yağmur başladı.

Lama ve alpacalar 3500+ m rakımların altında yetiştirilmiyor

Abra La Raya geçidi Puno ve Cusco bölgelerinin sınırı oluyor aynı zamanda. İnişe geçer geçmez bütün bitki örtüsü değişti, etrafta ağaçlar ve sulak tarım alanları görmeye başladık. İnişte bir yerden sıcak sular çıkıyormuş (Aguas Calientes), buraya iki üç termal tesis yapmışlar. Haritada burada bir de kamp alanı görünüyordu ama gün Pazar günüydü, yemeğini çoluğunu çocuğunu kapan termal havuzlara piknik yapmaya gelmişti ve etraf ana baba günüydü. Kaplıcalarda kamp yapma fantezimizden hızlıca vazgeçerek yola devam ettik.

Aguas Calientes halk kaplıcaları

Bir süre sonra vardığımız Marangani köyü cuy yemekleriyle ünlü. Sonradan çok yerde karşılaşacağımız Gine domuzunu ilk buradaki lokantalarda gördük. Peru’da bir zaman uzun süreli bir kıtlık olmuş, o zaman yenmeye başlandığı söyleniyor. Şimdi ise daha çok özel zamanlarda (doğumgünü, tatil vb) yenen pahalı bir yemek. Birçok insan bahçelerinde gine domuzu yetiştiriyor. Hem pet gibi bakıyorlar hem de yiyorlar, bizde köylerdeki tavuk besleme gibi biraz.

Marangani’den geçerken yağmur iyice fırtınaya çevirdi. Islanmadık bir yerimiz kalmadı ve kendimizi bir çatısı olan ve kapısı açık olan ilk gördüğümüz yere attık, kiliseymiş. Girdiğimizde köylüler toplanmış Pazar ayini yapılıyordu, papaz girip oturmamızı söyledi. Ayin bitene kadar orada oturup biraz kuruyup ısındık. Sonra kilise kapandı, yağmur da etkisini kaybetmişti. Herkes bahçeye çıkıp evden getirdiklerini yemeye başladı. Bize de ikram ettiler: 3 farklı çeşit haşlanmış patates ve mısır.

Cusco bölgesine geçer geçmez yumuşayan iklim

Öğleden sonra büyük bir kasaba olan Sicuani‘ye vardık. Meydanı güzel, içinden nehir geçen bir kasaba. Ama kalabalık ve düzensiz bir yer. Biraz merkezden uzaklaşarak düzgün bir hostel bulabildik: Hostel San Cruz. Özel banyolu, wifi var. 35 sol banyolu.

Akşam meydanda kiliseyle alakalı bandolu müzikli bir etkinliğe denk geldik, orada vakit geçirdik.

6. Sicuani-Combapata (31 km)


Sicuani’den düz bir sürüşle devam ettik. San Pedro kasabasında sabah yaptığımız kahveleri içip kasaba çıkışında Raqchi arkeolojik alanına (İnka harabeleri varmış) göz ucuyla bakıp Combapata yönüne devam ettik.

Öğleden önce Combapata’ya vardığımızda kasabada büyük bir curcuna vardı. Civar köy ve kasabalardan gelen yüzlerce dolmuş yolda bekliyor, binlerce insan yerel kıyafetler giymiş meydana doğru akıyordu. Combapata bölgesi kuruluş festivaline denk gelmişiz. Meydanda büyük bir sahne kurulmuş ve tam biz geldiğimizde protokol davetlileri sahneye çıkıyordu.

Combapata'da festival günü sokakları

Geçit töreni 4 saat kadar sürdü. Combapata ve civar köylerin irili ufaklı tüm meslek grupları (tarım kooperatiflerinden mototaksicilere terzilerden tavukçulara kadar), kolluk güçleri, idari görevliler, öğrenciler, spor kulüpleri geçit yaptılar. Bıkmadan hepsini izledik.

Herkes bayramlık kıyafetleri içinde

Tüm gruplar geçişini bitirdikten sonra sahne geçici olarak boşaltıldı ve herkes kaldırımlarda kendine bir yer bulup evden getirdiği bohçalarını açtı. Panayır alanı gibi çok sayıda yemek standı da vardı, biz de onlara dadanıp birşeyler atıştırdık. Peru’da bu tarz grup halinde insanlar bir araya gelince biraları toptancı marketlerden (her yerde var) kasayla alıp ortaya koyuyorlar ve plastik bardakla herkes içiyor. Birkaç saat sonra meydandaki bira kasaları dağ gibi olmuştu. Biz de eksik kalmayalım dedik, biralarımızı alıp kaldırımda insanları izlerken protokol grubundan yarı çakırkeyif dört kişi bize gelip Combapata adına hoşgeldiniz dedi 🙂 Festival için mi geldiğimizi sordular, bisiklet turu falan dedik ama baktık olmuyor, he dedik festival için geldik. El sıkışıp Combapata’nın kuruluşunu kutlayıp vedalaştık.

Kendimize bir hostel bulduk. Ortak banyolu, wifi yok, yol üstü bir hosteldi. 25 sol. Kötü bir yerdi ama yine de odayı tam zamanında tuttuğumuza şükrettik zira birkaç saat sonra civar köylerden gelen insanların bir kısmı da Combapata’da kalmaya karar vermiş olacak ki insanlar hostellerin önüne yığıldı.

Bizim bitiğini sandığımız festival meğer yeni başlıyormuş. Akşama doğru sahneye bu kez dev hoparlörler ve ışık sistemleri geldi. Havanın kararmasıyla müzik grupları sahne almaya başladı. Meydanda yüzlerce insan bir yandan yiyip içiyor bir yandan dans ediyordu. Fakat o müzikler… 🙂

24 saat maruz kalmasanız eğlenceli aslında :)

Peru seyahatimiz boyunca dolmuşlarda, lokantalarda, sokaklarda dinlediğimiz memleket temalı şarkıları bir de canlı gruplardan bir de gece yarısına kadar dinlemek… Şöyle ifade edelim: bu şarkıların tamamının müziği neredeyse aynı, arkada piyanist şantör melodisi gibi birşey 40-45 dakika aynı şekilde sürüyor, önde de vokal kişisi yer yer müzikle uyumlu şekilde yer yer de tamamen dümdüz şekilde hiç durmadan konuşuyor. Yerine göre şarkı Arequipa’dan, Cusco’dan, Juliaca’dan ya da o gün olduğu gibi Combapata ve tüm civar beldelerinden bahsediyor, bol bol “Eso!” naraları eşliğinde. Bu arada memleket temalı olmayan şarkıların da müziği aynı, sadece arada şehir isimleri geçmiyor. Tüm ülkede en çok duyacağınız popüler Peru müziği bu şekilde. Öyle ben kadim And dağlarındayım, her yandan flütlü mistik müzikler çalacak diye düşünüyorsanız vay halinize. Peru’da o bizim And müziği diye bildiğimiz müzikleri sadece Kutsal Vadi’deki gringo‘lar (yabancılar) dinliyor.

7. Combapata-Urcos (62 km)


Combapata’dan ayrıldıktan sonra yolumuz ufak iniş çıkışlarla devam etti. Yolda yine bir bisiklet turcusu gördük ama hızla aşağı iniyorduk durup konuşamadık.

Urubamba nehrine paralel yollar

Combapata’dan kısa bir süre sonra Checacupe kasabasından geçtik. Burası 40 km doğudaki Vinicunca (Gökkuşağı dağı) ve Valle Rojo (Kızıl Vadi) trekking rotalarının başlangıç noktalarına ulaşmak için ayrım noktası oluyor. Bizim planımızda buralar yoktu o yüzden pas geçtik, aslında sonradan planımızın bu kadar değişeceğini ve bisiklet üzerinde geçireceğimiz zamanın kısalacağını bilsek Vinicunca’yı da planımıza dahil ederdik.

Sabah hazırladığımız kahvelerimizi Cusipata‘da içtik. Abra La Raya geçidinden beri yanımızda usul usul akan Urubamba nehri Cusipata’da ilk defa kendini farkettirecek kadar genişlemişti. Bu noktada sezonda rafting yapılıyormuş, nehir çok hareketli.

Ttio‘da öğlen yemeğinden sonra sert ters rüzgar eşliğinde Urcos‘a sürdük. Vardığımızda yağmur başlamıştı. Meydana yakın Hostel Intiwasi ile özel banyolu odayı 40 sole anlaştık. Çok hoş dekore edilmiş ve temiz bir hostel, wifi da var.

Urcos katedrali

Urcos’ta bir dağ kasabası havası var, yerleşim yamaçlara kurulmuş. Nehir, göl ve dağ manzaraları hoş.

8. Urcos-Pisac (49 km)


Urcos’tan Urubamba nehri seviyesine inip iki minik nehir kenarı kasabası geçtik. Kutsal Vadi olarak bilinen Urubamba Vadisi’ne yavaş yavaş girdiğimizi sağda solda gördüğümüz arkeolojik alan tabelalarından anladık.

Rumicolca'da Wari harabeleri

Nehir seviyesinden Rumicolca’ya kadar dik bir çıkış yaptık. Rumicolca, 35 km2’lik Pikillacta arkeolojik bölgesine dahil olan bir Wari (İnka öncesi bir medeniyet) dönemi kalıntısı. Bunun bir su kemeri ya da Pikillacta kentinin ticari giriş kapısı gibi birşey olduğu düşünülüyormuş.

Kalıntıları gezdikten sonra yine nehir seviyesine indik ve sert rüzgar eşliğinde Pisac’a kadar dümdüz yolu güç bela ilerledik. Kutsal Vadi’de devamlı rüzgar çeşitli yönlerden rüzgar oluyor ama galiba bize hep gittiğimiz yönün tersi yönündeki rüzgarlar denk geldi 🙂

Öğleden sonra vardığımız Pisac, o güne kadar Peru’da gördüğümüz en turistik yerdi.

9-10. Pisac-Calca-Pisac (20+20 km)

Pisac'ta Kutsal Vadi'yi anlatan duvar resimleri

Kutsal Vadi’yi 5 gün gezdik. Bisikleti orada burada bırakmak pratik olmayacağından Calca‘da konakladık (bisikletleri oraya bıraktık) ve vadi içerisinde gideceğimiz yerlere colectivolarla gittik. Dönüşte niyetimiz Calca’dan direkt Cusco‘ya geçmekti ama vadiden Cusco’ya tırmanmak zaten yeterince eziyet olacağından yolu bölmek için dönüşte de bir gece Pisac’ta kaldık.

Kutsal Vadi‘yi anlattığımız yazı için şöyle buyrun:

Peru | Kutsal Vadi: Kadim medeniyetlerin izinde

11. Pisac-Cusco (32 km)


1 Aralık’ta Cusco’ya gitmek üzere Kutsal Vadi’ye veda ettik. Pisac’tan bakınca zaten o gün aşman gereken dağ tam karşında duruyor. 20 km zorlu bir çıkış yaptık. Bir noktada şiddetli yağmura yakalandık, hava da çok soğuktu. Bir lokantanın saçağına sığınıp fırtına geçene kadar bekledik, sonra devam ettik.

Vadiden Cusco'ya çıkarken

En son Corao kasabasına da tırmanınca 3790 m ile bu yolun en tepe noktasına gelmiş olunuyor. Az sonra Puka Pukara arkeolojik alanına geldik. İnka’ların bu Kızıl Kale’sine göz ucuyla bir bakıp kendimizi Cusco’ya doğru inişe bıraktık.

Puka Pukara kalıntıları

İnişte anayoldan ayrılarak Saqsaywaman arkeolojik alanı yoluna saptık. Buradan hem devasa Saqsaywaman İnka kalıntılarına baka baka hem de arnavut kaldırımlı bir kır yolundan tatlı tatlı süzülerek Cusco‘nun tam merkezine inmiş olduk.

Saqsaywaman kalesi

Cusco yazısı için şuradan devam edebilirsiniz:

Peru | Cusco: Bütün yollar ona çıkıyor

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>